Din, insanların yaşamlarında cevaplayamadığı sorular ve aciz kaldığı olaylardan sonra ortaya çıkan, kültürün dogmatik bir ögesi ve insanların yaşam, ölüm kavramlarını bir amaca bağlayan bir olgudur. Bütün dinlerin ortak özellikleri arasında kutsal sayılan kişilere veya ruhlara saygı duyulur ve yüceltilir. Din kavramı tarih süreci boyunca değişmiş, bir nevi tanrı da evrimden nasibini almıştır. Bunun yanında tanrı değiştiği kadar fikirleri de değişir, örneğin Hırısitiyanlıkta şarap yasak değilken, Hıristiyanlığın devamı ve son din olduğunu ileri süren islamda şarap yasaktır. Bu duruma tanrının zayıf ilerigörüşü veya uslu durmayan kullar gibi açıklamalar getirilebilir, ancak bu bile düşüncelerin, hele de Tanrının bile düşüncelerinin değiştiğini gösterir. Bunun yanında tanrı araformlarını kronolojik sıralamaya göre aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
1.Fetişizm: İlkel toplumlarda, doğa üstü bir güce sahip olduğuna inanılan canlı veya cansız bir nesneye tapınma.fetiş kelimesi daha çok 'uğurlu nesne' anlamında kullanılır.
2.Totemizm: İnsanların klanlar halinde yaşadığı dönemde ortaya çıkmıştır. klan üyelerinin kutsal saydığı ve topluluğu koruduğuna inanılan hayvan, bitki yada herhangi bir cansız nesneye inanmaktır.
3.Animizm: Doğadaki tüm varlıkların (canlı ve cansız) bir ruha sahip olduğu ve doğanın ruhlar tarafından yönetildiği inancıdır.
4.Natürizm: Doğa güçlerine tapılır. tapınılanlar insanlar tarafından açıklanamayan ya da korkulan ay, yıldırım, ateş gibi varlıklardır
bu süreçlerden sonra çok tanrılı ve tek tanrılı din kavramları ortaya çıkmıştır.
5.Politeizm(çok tanrılı dinler): İnanılan varlıklar bazen somut nesneler, bazen soyut nesneler, bazende yarı insan yarı tanrı nitelikleri taşıyan varlıklar olmuştur(zeus, artemis vs)
6.Monoteizm(tek tanrılı dinler): Tek tanrı vardır.musevilik, hıristiyanlık ve müslümanlık tek tanrılı dinlerdir.
7.(Konfüçyüsçülük ve Budizm):bu dinlerde tanrı kavramı yokturdur. bu dinler daha çok ahlak dinleri olarak geçer.
Din aynı zamanda insanların toplumsal ve bireysel düzeni sağlaması için iyi bir silahtır. insanları sürekli denetleyen bir tanrı'nın olduğunu düşünmek ve onun her yerde olduğu görüşü toplumsal hukuka olan özeni arttırır. bu duruma Voltaire'nin "Eğer tanrı gerçekten yoksa, onu yaratmamız gerekir." sözü gayet yerinde olur. Fakat din kavramı çağımızın ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değildir. asırlar öncesinin kuralları, efsaneleri ve düşünce tatminkarlığı bilgi çağıyla çelişmektedir. Çağımız bilim çağıdır, insanları dogmanın uykusundan ancak bilimin deney ve gözlemle çalışan çalar saati uyandırabilir. Voltaire'nin sözüne nazire yapar gibi Mikhail Bakhunin'in söylemiş olduğu "Eğer tanrı gerçekten varsa, onu yok etmemiz gerekir."sözü çağımız için daha yerinde ve olması gereken bir tespittir.
Tarım öncesi zamanlarda avcı-toplayıcı atalarımızın ortalama ömrü 20-30 yıldı. Ortaçağda ve Geç Roma dönemi Avrupasında da öyle. Ortalama ömrün 40'ı bulması ancak 1870'lerde gerçekleşebildi. Yaşam süresi 1915'te 50'ye, 1930'da 60'a,1955'te 70'e yükseldi. Günümüzde ise kadınlar için 80 erkekler için 70 e yaklaştı insan ömrü. Peki bu gelişme, üfürükle, tükürükle büyüyle, efsunla mı oldu? yoksa mikrop-hastalık bağlantısını kurup ilaç tedavisini geliştiren Tıp bilimi tarafından mı?
Kolera için dua edilebilir, ya da 12 saatte bir 500 miligram tetrasiklin verilebilir.
Şizofren bir hasta için hiçbir yararı olmayan ruh çözümleyici konuşma terapisi uygulanabilir ya da ona günde 300 ile 500 miligram arası değişen dozlarda klozapin verebiliriz...
Carl Sagan böyle sesleniyor bilim ve dinin hayatımıza kattıklarına. Einstein ise bilimsel bilgi hakkında "Gerçeklikle karşılaştırıldığında, bilimde vardığımız düzey ilkeldir, çocuk oyuncağıdır. Ama sahip olduğumuz en önemli şey de odur" der. Bunun yanında birçok söz vardır ki bu noktada bamtelimize dokunmasın?
Ashley Montagu "Bilim adamlarının kesinliği yok ama delilleri var. yaratılışçıların delilleri yok ama kesinliği var."
Thomas Edison "Şimdiye dek dini cennet, cehennem, ölümden sonra yaşam yada tanrı düşüncelerine dair en ufak bilimsel bir kanıt görmedim." "düşünen her insan ateisttir."
Robert İngersoll "Korku beyni felce uğratır. İlerleme cesaretten doğar. Korku inanır, cesaret şüphe eder. Korku yere düşer ve dua eder. Cesaret ayakta durur ve düşünür. Korku kaçar, cesaret ilerler. Korku barbarlıktır, cesaret uygarlık. Korku tanrılara, şeytanlara, ruhlara inanır. Korku dindir. Cesaret bilim."
Robert İngersoll "Dünyada şu an adem ve havva hikayesine inanan zeki bir erkek veya kadın kaldı mı? eğer ona inanan birini bulursanız kafasına hafifçe vurarak tıklatın ve bir yankı duyacaksınız. kiralık boş bir oda var."
Ernest Hewingway "Din ve mantık kadar birbiriyle çelişen başka iki şey yoktur."
Michel E. de Montaigne "Daha dün iman esasları olarak kabul ettiğimiz bir çok şeyi bugün fabl diye anlatıyoruz."
George Bernard Shaw "İnançlı bir insanın şüpheci bir insandan daha mutlu olması, sarhoş bir insanın ayık birinden daha mutlu olmasından farklı değildir."
Dinin insan hayatına kazandırdığı bir diğer olumsuz özellik ise insanları sıradanlaştırıp, sorgulamadan yoksun bir düşünce sistemine ve özgürlüğü kısıtlayan bir sömürü kurmasına zemin hazırlamasıdır. Soru sormak mıi? Aklına tanrıyı sorgulayan, şüphe duyan onu köşeye sıkıştıran şeyleri getirmek dinin en büyük günahlardan biridir. Sorgulanılmaz iman edilir aksi halde cezası http://www.youtube.com/watch?v=xrTAnbzyLos
Sömürü mü dedi birisi? Şeyhler, üfürükçüler, büyücüler, endülüjanscılar... Papa 5. Leo'nun şu sözü sanırım bu insanların samimiyetinden şüphe duymamız için yeterli. "İsa'nın masalları bizim için çok karlı oldu" Napolyon'un şu sözü ise emperyalizm bayrağını o bölgede en imanlı taşıyan fransız devletinin, kara kıtaya yapmış olduğu sömürüyü özetler nitelikte "Din, sıradan insanları sessiz tutmak için mükemmel bir alet." (Sömürü düzeni hakimken, kara kıtada ki eğitim müfredatında en ağır matematik ve fizik dersleri hakim olduğu üzerine bir söylenti duymuştum. Ağır şeylere yoğunlaşıp bir şekilde başkaldırı olmasın diye, aynı duruma Skolastik Avrupa ve gelenekselci görüşü vesayet edinen Osmanlı da dahil?) Bu sözleri Kenya devletinin kurucusu Kenu Kenyattu'nun şu sözü tastikler nitelikte "Batılılar geldiğinde bizim elimizde uçsuz bucaksız topraklarımız vardı, onların elinde ise incil. bize gözü kapalı dua etmeyi öğrettiler, gözümüzü açtığımızda bizim elimizde incil, onların elinde ise uçsuz bucaksız topraklarımız vardı." Dinin diğer toplum üzerine sözlerini değerlendirecek olursak,
Seneca "Din sıradan insanlar için gerçek, aydınlar için yalan, iktidarlar içinse kullanışlıdır."
Karl Marx "Din gerçek sefaletin ifadesi, gerçek sefalete karşı protesto, ezilen yaratıkların iç geçirmesi, kalpsiz bir dünyanın duygusu,ruhsuz koşulların ruhu insanların afyonudur."
Robert İngersoll "insanlar gökte bir diktatöre taparken dünyada çok az özgürlük olabilir."
Dinin insanlık tarihindeki en büyük yüzkarası ve en çok dikkat çekilmesi gereken konu ise savaşlardır. Bütün İbrahimi dinler sevgi şefkat dini olduğuyla övünür fakat tanrının vermiş olduğu öğütlerin hemen ardından(uygulamayanlar için) cehennem betimlemeleri ve onun ardındanda tanrının çok bağışlayıcı ve merhametli olduğu cümleleri çok bariz bir çelişkidir. Bu konuyu biraz daha irdeleyecek olursak;
İslam: Yayılım politikası cihad üzerine kurulmuştur. Cihadin en bilinen anlamı ise 'din adına yapılan savaştır'.örn:tevbe surasi 29.ayet "kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne allah'a ne ahiret gününe inanmayan Allah'ın ve resül'unun haram kıldığını haram tanımayan ve hak dinini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın"
yine aynı sureden 5.ayet "şu haram ayları bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. eğer tevbe edip namaz kılıp zekat verirlerse onları serbest bırakın muhakkak ki allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" denir fakat surede ki bariz çelişki insanı gerçekten düşünmeye teşvik etmiştir.
bunlara nisa suresi 89.ayet, maide suresi 33.ayetlerinide örnek verebiliriz.
Yahudilik: Dünyanın en köklü medeniyetlerinden biridir. Binlerce yıl devletsiz yaşayıp katliamlara uğramışlardır; fakat dünyanın son 50 yılına baktığımız zaman İsrail devletinin dini buyrukları yerine getirmek adına işlemiş olduğu insanlık suçlarına hepimiz şahidiz. Yaşlı sivil çocuk ayrımı yapmadan yapılan katliamlar emperyalist düzenin acı meyveleridir.
içinde zehir barındıran bu dini emirler(meyve) insanın en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden alarak museviliğin temel zihniyetini gözler önüne sermektedir.Zira Tevrat üzerine bir İlhan Arsel çalışması da bu durumu özetler nitelikte http://www.youtube.com/watch?v=J6C-wsR_MaI
Hıristiyanlık:Bu inançta diğer ibrahimi dinler gibi şiddete gebedir. Haçlı seferleri(hıristiyan üsulu cihad)?
Adolf Hitler"Yaratıcımızın ajanı olarak hareket ettiğime inanıyorum. yahudilerle savaşarak, tanrının işini yapıyorum."
bu söz Hitler'in ağzından çıkıyor hırstiyanlığa yamamanın doğru olduğu tartışılır fakat hem hıristiyanlıkta hem de islamda museviler lanetlenmiş kavimdir buradan yola çıkarsak hitleri elçi olarak kabul etmek pekte mantıksız görünmüyor. Zira her İsrail-Filistin çatışmasından sonra bu sözleri duymak bir rutin haline geldi.
Günümüz dünyasının en gelişmiş kıtası olan Avrupa'nın dini emperyalizmi ortadan kaldırdıktan sonra gelişip büyüdüğü toplum bilimiyle ilgili her kaynakta tartışmasız geçer. Skolastik bir ortaçağdan teknoloji çağına dönüşen reform hareketi ve bilimi aklı önplanda tutan rönesans düşünce akımı, gürbüzleşen keneleri(dinin toplum üzerindeki yaptırımları) bir anda 0 bedene düşürmüştür.
Son olarak hıristiyanlıkta bir dönemine damga vurmuş cadı yakma ayinlerine değinmek istiyorum. Kendi halkının refahını düşünen hıristiyan din adamlarının yapmış olduğu en büyük hukuksuzluk ve halkına karşı, insan canından öte maddi kaygılar güden yaptırımlardır bu ayinler. Vücutlarında sadece doğum lekesi ve ben bulunduran, genelde kadınlar olmak üzere kişiler, iblislerle ilişkiye girdiği veya iblis çocuğu olduğu gerekçesiyle meydanlarda yakılmıştır. bu yakılanların listesini görünce ise, "Halkın iyiliğini düşünen insanların kimleri cezalandırdı?" sorusu geliyor insanın aklına.
"Yaşlı bayan kanzler, terzinin şişman karısı, bay mengerdorf'un kadın aşçısı, yaşlı bir nalbant, dokuz on yaşlarında küçük bir kız,; ondan daha küçük bir kız kardeşi; bu iki kızın annesi; liebler'in kızı; gobel'in wüerzburg'un en güzeli olan kızı, çok dil bilen bir öğrenci, ikiside on iki yaşında, minster'li iki erkek çocuk, stepper'in küçük kızı; köprü girişine bakan kadın; yaşlı bir kadın; kasaba konseyi idare memurunun küçük oğlu; kasap knertz'in karısı; dr.schultz'un kız bebeği, kör bir kız hach'lı rahip schwartz" (kaynak: karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı - Carl Sagan, sf 123 tübitak yayınları)
Son söz, tanrı da değişim içindedir, bugün evrim konusuna karşı çıkan insanlar, yavaş yavaş evrim teorisine yanaşmaya başladı (bkz: Papa ikinci John Paul) (bkz: Süleyman Ateş) (bkz: Yaşar Nuri Öztürk) ancak 152 yıl önce Darwin karşısında duran, Galileo, Sokrates gibi düşünen kişileri katleden yine bu dogmatik kurumlar değilmiydi? Din ile bilim arasındaki fark, dinde yargıların testten önce, bilimde ise testten sonra, testin sonucuna göre verilmesidir. Dinde doğrular baştan bellidir. Testin sonucu bu doğrulara göre yorumlanır. Bilimde ise test, doğruya ulaşmak için kullanılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder